Uyarı!

Bu blogda sinema, kitap ve müzik ile ilgili yazılar bulabileceğiniz gibi; deli saçması üretimlerimizle de karşılaşabilirsiniz.

Yazarlar

Çapa derken?

2013/06/21

Güne başladığınız andan itibaren canınızın bir şeyi çok istediğini fark ettiğiniz zamanlar olmuştur. Bir yiyecek olur, bir kişinin varlığı olur, çok çok önceden izlemiş olduğunuz bir film ya da uzun zamandır dinlemediğiniz bir şarkı olur...

İşte böyle bir şey iki gündür yataktan aşağıya adımımı attığımda başıma gelen. Sanki yeni güne uyanmamışım, yorgun aklım yenilenmemiş gibi; Kargo'nun Kaderin Dizaynı şarkısı zihnimde dönüp duruyor. Pek çok kişinin duyduğunda istemsizce başını kaldırdığı bir şarkıdır halen.

Bu yazı ve link belki size de bulaştırır belki bendeki hali.

Tabii sonradan düşünüce, bu durum çapa kavramını da akla getiriyor. Nedir bu çapa?

Duyularımızla algıladığımız uyarımların beynimizdeki etkisi diyebiliriz. Bu ansız bir dokunuş olabileceği gibi duyduğunuz bir melodi ya da hissettiğiniz bir koku da olabilir. Örneğin çok iyi bir arkadaşınızla dışarıda eğlenirken içtiğiniz içkinin tadı, onu kaybettikten sonra size hep o anı hatırlatabilir. En güçlü çapa koku olsa da, anılara ket vuramazsınız.

İnsanların belli davranışlarınıza aşırı tepki vermesi de pekala çapalarla alakalı olabilir. Üzgün bir kişiye gidip de sürekli neyin var demeniz veya omzuna dokunmanız gereğinden şiddetli reaksiyon yaratabileceği gibi; karşınızda tamamen mutlu görünen fakat yan masadaki telefonun melodisini duyduktan sonra yüzü düşen insanlar görmenizi de sağlayabilirler. Zaten kompleks bir varlık olan insanda, çapa kavramı daha da ilginçleştiriyor olayları.

Çapalara fazla takılmamalı, bizleri ilerleyemez halde bırakmalarına izin vermemeli. Satıp kurtulmalı.


Tanıyalım Tanıtalım'da Girls

2013/06/05

Büyük şehirlerde insanlar hep mi mutsuz? Hayat ya da hayata tutunmak bu kadar mı yorucu, bu kadar mı bunaltıcı? Bu meraklarıma karşıma yeni çıkan Girls dizisinde cevap buldum. Evet, size New York'un kızlarından bahsedeceğim.

Karşımıza yaşları 20 ile 24 arasında değişen 4 birbirinden farklı kafada olan kız çıkıyor dizide. Dördü de birbirinden apayrı; dördününde  hayattan istekleri, yaşam beklentileri, yaptıkları işler, hırsları, üzüntüleri sevinçleri her şeyleri o kadar farklı ki hiç bir ortak yanları yok. Dizinin ilk sezonunun ortalarında "neden arkadaşlar acaba?" diye kendimi düşünmekten alı koyamazken durumlar ikinci sezonda daha da değişiyor.

New York'un bekar laydileri diye onları Sex and the City tadında sanıp öyle bir beklenti ile izlerseniz,  hayal kırıklığına uğrarsınız. Kendileri münhasır, tam gerçek hayattan kesit karakterler. Giyimleri, konuşma dilleri o kadar gerçekçi ki dizinin içine izleyiciyi çekiyor.

Amerikan yapımı dizi aslında Amerikan aile hayatı ve yaşam tarzının da ipuçlarını, toplumsal sorunları, bireyselleşmeyi ve bireyselleştirmeyi dizi çok iyi veriyor. Cinsellik ile ilgili rahatlıkları, yenilikleri denemeye açıklıkları; bazı konular üzerine Hannah üzerine verilen felsefi konuşmalar üzerine kafa yorulup, uzun uzun yorumlanabilecek türden.

Bu yazıyı yazmak için iki sezonunu da bitirmek istedim. Sonrasında kendime "ben bu diziyi neden izliyorum?" diye sormadım değil, yalan yok. Ancak karakterlerin her birinde ister istemez kendinizden bir parça buluyorsunuz. Tam " Evet, ben tam Hannah'ım." dediğim anda "Jessa'nın kafasını istiyorum!" diyerek hayretlere düştüğüm oldu. Bu da beni kesintisiz olarak diziye bağladı ve 2 günde 2 sozununu bitirverdim.

Dizinin üçüncü sezonu hazırlık aşamasında. Üçüncü sezonun cast'ı ile ilgili dedikodular dolaşmakta. Ben biraz okudum ancak size diziyi izlemeden okumanızı tavsiye etmem. Çünkü ikinci sezon finali çok sürprizli. Şimdiden iyi seyirler :)